𐰖𐰀𐰺𐱃𐰃𐰞𐱁

Y A R A T I L I Ş

"Sonsuz bir su"

Dünya bir deniz idi, ne gök vardı, ne bir yer,

Uçsuz, bucaksız, sonsuz, sular içindeydi her yer!

Tanrı Ülgen uçuyor, yoktu bir yer konacak,

Uçuyor, arıyordu, katı bir yer, bir bucak.

Kutsal bir ilham ile, nasılsa gönlü doldu,

Kayıptan gelen bu ün, ona bir are buldu.

Göklerden gelen bir ses, Ülgen'e buyruk verdi:

Tut önündeki şeyi, hemen yakala!" Dedi.

Ülgen bu emre uydu, uzattı ellerini,

İçinden tekrarladı, Semânın sözlerini.

Denizden çıkan bir taş, fırladı çıktı yüze,

Hemence taşı tuttu, bindi taşın üstüne!

Artık Ülgen memnundu, rahat bulmuş idi,

Üzerinde duracak bir yeri olmuş idi.

Göklerin emri ile, bulunca Ülgen durak,

Artık vakit gelmişti, gökleri yaratacak!

Ülgen hep düşünmüştü, ta göklere bakarak:

Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım!

Bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım!

Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayım!"

Bir Ak-Ana var idi, yaşardı su içinde,

Ülgen'e şöyle dedi, göründü su yüzünde:

Yaratmak istiyorsan, sen de bir seyler Ülgen,

Yaratıcı olarak, su kutsal sözü öğren!

De ki hep. "Yaptım oldu!" Baska bir şey söyleme !

Hele yaratır iken, "Yaptım olmadı" Deme!

Ak-Ana bunu dedi, sonra kayboluverdi,

Denize dalıp gitti, bilinmez noluverdi.

Ülgen'in kulağından bu buyruk hiç çıkmadı,

İnsana bu öğüdü iletmekten bıkmadı:

Dinleyin, ey insanlar! "Var'ı yok demeyiniz!

Varlığa yok deyip de, yok olup gitmeyiniz!"

Ülgen yere bakarak: "Yaratılsın yer!" Demiş.

Bu istek üzerine, denizden yer türemiş.

Ülgen göğe bakarak: "- yaratılsın Gök!" Demiş.

Bu buyruk üzerine, üstünü gök bezemiş!

Tanrı Ülgen durmamış, ayrıca vermiş salık,

Bu dünyanın yanına, yaratılmış üç balık.

Bu büyük balıkların, üstüne dünya konmuş,

Balıklar çok büyükmüş, dünyaya destek olmuş.

Dünyanın yanlarına, iki de balık konmuş,

Dünya gezer olmamış, bir yerde kalıp donmuş.

Bir başka balık ise, yere gerilmiş imiş,

Kapkaranlık kuzeye, başı çevrilmiş imiş.

Ortadaki balığın başı tam kuzeydeymiş,

Tufan hemen başlarmış, yönü az değişseymiş.

Onun başı her zaman, tam yönle durmalıymış,

Bu yön hiç değişmeden, kuzeyde olmalıymış.

Onun başı az düşse, tufanlar başlar imiş,

Tufanla taşan sular, dünyayı kaplar imiş.

Başı zincirler ile, bu yüzden bağlanmıştı,

Başın oynamaması, bu yolla sağlanmıştı.

Zincirler bağlanmış, ortadaki direğe,

Balık nolur, ne olmaz, kımıldamasın diye!

Tanrı balık işini, verdi Mandı-Şire'ye

Mandı-Şire düzeltti, başı dönse nereye.

Günlerden bir gün yine, yer suya gömülmüştü,

Çünkü balığın başı aşağıya düşmüştü.

Dünya yaratılınca, Tanrı rahatı seçti,

Oturmak için yine, Altın-Dağ'ına geçti.

Çok büyük bir dağ idi, Altın-Dağ dedikleri,

Ayla Güneşe değer, gökteydi delikleri.

Bulunurdu Altın-Dağ, gökle yer arasında,

Ülgen de otururdu, bu dağın ta başında!

Dağın etekleriyse, dünyaya değmez idi,

Bir adam boyu kadar, durur da düşmez idi

Dünya yaratılışı, altı günde olmuştu,

Yedinci günde ise, Bay-Ülgen uyumuştu.

Bir gün yattıktan sonra, Bay Ülgen kalktı yine,

Etrafına bakındı, neler yarattım diye.

Bizimkinden başkaydı, kendine eş dünyası,

Onun değildi yalnız, Ay ve Güneş dünyası,

Dokuz ayrı dünya da, fazla yaratılmıştı,

Birer cehennem ile, bir de yer katılmıştı.

Dünyaların büyüğü, Han-Kurbuştan-Tengere,

Bu dünyalar içinde, yok o dünyadan üzüre!

Ülgen bu dünyasına, verdi yardımcı bir Han,

Bu Han'in ad idi, Mangizin-Matmas-Burkan.

Tanrılar barınağı, Han-Kurbuştan-Tengere,

Cehennemi'nin adı, Mangız-Toçiri-Tamu,

Altın-Telegey ise, onun yerin ise namı

Cehennemi yaparken, Tanrı hiç boş durmamış,

Matman-Kara adıyla, bir de mühür atamış.

Doksan dokuz dünyanın, ortancalar ortası,

Adı Ezre-Kurbustan, Tengere, Gök dünyası.

Bu dünya müdürünün kendisi de idi Han,

Belgein-Keratlu, Türün-Musıkay Burkan.

Kurulduğu yer ise, Altın-Şarka adlı yer,

Cehennemine herkes, Tüpken-Kara-Tamu der.

Biri bu Cehennem'i, idare eder baştan,

Bu da kutsal ruhlardan, bir Matman-Karak Han,

Dünyamıza gelince, dünyalar düzeninde,

En küçük olandır, insan yaşar içinde,

İnsan'ın Dünyasına derler Kara-Tengere,

İdare eder onu, kutsal büyük May-Tere.

Dünya cehennemine, toptan Kara-Teş derler,

Kerey-Han adlı biri, onu idare eder.

Sanma ki bizim dünya, dünyalar içinde tektir,

Otuz üç katlı gökle, dünya çok çok yüksektir.

*

Yine günlerden bir gün, Tanrı Ülgen denize,

Bakarak duruyordu, şaşırdı birden bire,

Bir toprak parçacığı, sularda yüzüyordu,

Toprağın üzerinde, birde kil duruyordu.

Toprak üstündeki şey, dedi, nedir acaba,

İnsan oğlu bu olsun, insana olsun baba,

Görünmeye başladı, insan gibi bir şekil,

Birden insan olmuştu, toprak üstündeki kil.

İnsanda toplanmıştı, her çeşitten yeterlik,

Bu ilk insanın ise, adı olmuştu Erlik,

İnsan yaratan Tanrı, ortalardan kayboldu,

Erlik de yola çıktı, arayıp onu buldu.

Tanrı'nın gönlü temiz, yücelerden yüceydi,

Bir küçük kardeşim ol! Diye, Erlik'e dedi.

Erlik Tanrı Ülgen'in kardeşi olmuş idi,

Fakat nedense kalbi, hırs ile dolmuş idi.

Erlik yaratılınca, gezip, tozup, eğlendi,

Aradan günler geçti, birden durup söylendi:

Ben niçin olmayayım, Tanrı'dan daha yüksek,

Tanrı neden dolayı, göklerde olsun bir tek!

Ben niçin olmayayım, hem kuvvetli, hem yüce,

Bu bir kabahat midir, ben doğduysam yenice!

Daha ileri gidip, gözleri hırsla doldu,

Tanrıyı kıskanarak, ezeli düşman oldu.

Güçlü Tanrı'ya baktı, kutsal gücü kıskandı,

Söylenmeye başladı, kendi nefsine kandı:

Ah! Keşke ben de böyle, insan yaratabilsem!

Dünya sahibi olsam, dünya yaratabilsem!"

Tanrı baktı ki. Erlik, pek bir işe yaramaz,

Erlik'in varlığıyla bu dünya da yaşamaz.

Yarattı Mandı-Şire, adlı bir kahramanı,

Dedi, Erlik yerine korusun bu insanı.

Mandı-Şire'den başka, kemikleri kamıştan,

Yedi kişi yarattı, etleri de topraktan,

Nefesiyle üfledi, tuttu kulaklarına,

Yedi insanın hemen, can geldi ruhlarına

Tuttu burunlarına, bir dahacık üfledi,

Akıl verdi, insana, ruha akıl ekledi.

Kutsal er Mandı-Şire, insan koruyacak,

Onu yaşatacaktı, düşmanları koğarak.

Ama insanoğluna biri lazımdı ancak,

Onun idaresini, bir düzene koyacak,

Bunun için de Tanrı, May-Tere'ye verdi can,

Dedi insanoğlu'nun başına oluver Han!"